Değişim, direnç gösterdiğimiz oranda sancılı bir süreç.
Ama değişiklikte ferahlık var, enerji durağanlıktan kurtuluyor. Her şey her gün aynı gittiğinde, çoraplar hep aynı çekmecede, havlular aynı rafta durdukça; her gün aynı insanlarla aynı yerlerde aynı şeyleri yaptıkça insan, atalete yakalanmamak elde değil.
Atalet ki, bir türlü ayağınız varıp da gidemediğiniz dişçi randevusu, bir türlü onarılamayan ev eşyaları, bir türlü halledilemeyen onlarca birikmiş işe sebep oluyor.
Bir çocukluk arkadaşımla inandığımız bir şey var : '' İşler ters ya da durağan mı gidiyor; değiştireceksin. Değiştirebildiğin her şeyi değiştireceksin, ufak şeyleri sen değiştir, büyükleri evren değiştirir zaten ''
Bu değiştirebildiğimiz her şey, mail hesaplarımızın şifresi, cep telefonu melodimiz, ekran koruyucular, çoraplarla iç çamaşırı çekmecesinin yeri, saç kesimleri, her gün uğradığımız cafe, raftaki kitapların yeri vs..
Tecrübeyle sabittir ki, iş görür daima.
Seneler önce, reiki 1. aşama öğrencisi olduğum günler; her sabah aynı ofise çalışmaya gittiğim zamanlar.
İnanılmaz büyük bir bunaltının içine düşmüşüm, çok zorlayıcı bir ilişkinin içerisindeyim, sıkıntıdayım kısaca.
''Hep aynı şeyler her gün aynı '' diye ağlıyorum akşamları, yüzüme bakıyor eş dost anlamsızca...
Bir gün sevgili hocam Deniz'i aradım ve ağladım sanırım, ya da işte isyanımı ifade ettim.
''Rutini değiştir '' dedi bana güzel Deniz; '' en basiti işe gittiğin yolu değiştir, ufak tefek şeyleri değiştir ''
Sözünü dinledim ve sabah kalktığım saati değiştirdim ertesi gün; hiç beyaz gömlek giymezdim, beyaz gömlek giydim o gün içime; tabii ki asla kırmızı ruj sürmezdim sabah sabah; o gün iştahla kıpkırmızı bir ruju özenerek sürüşüm dün gibi aklımda. Saçlarımı asla toplamaz, örmezdim, Ensemde topladım.
Her sabah spor ayakkabılarımı giyer, işyerine vardığımda arabada topuklu ayakkabılarımla değişir, ofise öyle girerdim.
O sabah hayatımda ilk -ve son kez- topuklu ayakkabı ile araba kullandım. Ve evet, farklı bir yoldan gittim.
Şimdi hatırlamıyorum ama; bu ufak tefek değişiklikler hem de tam ilk günden itibaren, büyük bir şeyleri değiştirmişti. En önemlisi ruh halim değişivermişti.
Bugün ilk gençlik yıllarımdaki gibi zart diye kuaför koltuğuna oturup saçımı ''mavi siyah, koyu kestane '' gibi iddialı renklere boyatacak, saçımın 20 cmini birden kestirecek, ya da bir kez üniversitede yaptığım gibi, yarısını Gülüm'ün önünde oturup kızıla boyatacak cesaretten yoksunum.
Gerekmiyor da zaten, ufak değişiklikler de ruha ilaç, bedene şifadır.
''Çok bilmek dünya derdi'' , demiş Demir Demirkan.
Biterken, fonda o çalıyordu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder