27 Şubat 2013 Çarşamba

Çaresizlikte Ferahlık Var :)

Yapacak hiç bir şey kalmıyor ya bazen; işte onda büyük bir ferahlık var.
Hiç okuldan atılmadım ama, bir kez atılayazmıştım. 
İki yol vardı önümde, ben mezun oldum. 
Acayip ferahladım tabii, o sancı dolu geceler bitti. Ancak sanıyorum; atılsaydım da benzer bir ferahlık hasıl olacaktı bünyede.
Yapacak hiç bir şey yok, artık atıldın bitti. 

Hayat bu, her gün melekler tepemizde keman çalıp raks etmiyorlar, periler yaldız tozu saçmıyorlar kafamıza ve gezdiğimiz bahçelerin gülleri dikensiz değil.
Bazen yağmur yağmış oluyor bahçe çamur içinde kalıyor zaten. Bazı günler kar yağıyor çıkamıyoruz bile mesela. Güllere don vuruyor falan.

Hastalıkla, iflasla, işsizlikle, ayrılıkla, kavga dövüşle boğuştuğumuz günler oluyor, yetişkin insanlarız. 
Acıtmıyor diyemem, canın yanıyorsa başka bir şey düşünemiyorsun, ben bir kere pnömoni geçirmiştim mesela, Guti 'yle de bir şey ayarlamışlardı arkadaşlar, ya hu pnömoni diyorum, zatürre başlangıcı yani, ne Guti'si George Best mezarından kalkıp gelse benim kalkıp gidecek halim, şevkim, durumum yoktu yani.

Önceliğim pnömonimdi. 

Acıtmıyor diyemem de, tuhaf da bir ferahlığı var demekte beis yok, gerçek bu çünkü.
Kış ortasında '' artık yaz gelsinnn '' diye sızlanmanın alemi yok yani.

Kötü bir şey mi oldu; durumu kabul edip, acını kabul edip, hatta zaman zaman çaresizliğini, elinin kolunun bağlılığını kabul edip bir süre içinde oturunca, bir çözüm geliyor gerçekten.

Evet başarısız oldun, evet kandırıldın, evet düştün bileğini kırdın, evet o hikaye senin umduğundan, sandığından farklı noktalandı, evet hayal kırıklığı..
Neyse ne yani. Büyük ferahlık var.

Yaşam devam ediyorsa, çözüm bitmez.
Hala nefes alıyorsan, bir yerden bir başka kapı açılacaktır, evren boşlukları sevmez.
Sen kendini loopa alıp, aynı çemberin içinde dönüp durmayı seçiyorsan o başka.
Evren ona da karışmaz. 
Sana yeni kapılar açılıyor, görmüyorsun, geçmiyorsun, değişime direnç gösteriyorsun, sonra hayatı evreni suçluyorsun, ne güzel iş :))

Defter bittikçe kırtasiyeden yenisini alıverirsin.
Ona da başka bir hikaye yazarsın, belki bu sefer başka renk kalemle, ne olmuş. 




21 Şubat 2013 Perşembe

Kabul'de sihir var :)

Uzundur yazmamışım, ''akıyorsa yazacaksın, durduysa susacaksın'' derim hep. Durmuş ki yazmamışım.
Buraya yazmaya başlayan insan değilim artık; her gün değişiyorum çünkü.
Şimdi eski bir yazımı okudum, ne kadar faşistmişim o zaman mesela. Sonra dönüştü. Çünkü kabul ettim.
Faşizan düşüncelerim oldugunu kabul ettim, ettikten sonra kendiliğinden dönüştü.
Kabul etmek özgürlük sağlar çünkü.
Kendimi çok ilerici falan sanıyordum mesela, yazın kızın biri arkamızdan şrak diye '' Hiç bu kadar Beyaz Türk'ü bir arada görmemiştim '' diyene kadar.
Duydum, canım yandı bildiğin. ''Beyaz Türk'' kadar korkunç bir hakaret daha olamazdı bence.
Sonra oturdum, düşündüm, ''Beyaz Türk'' lüğü de kabul ettim, birazcık ''faşizan '' düşüncelerim oldugunu da.
Sonra kendiliğinden dönüşmüş.
Kabullenince her şey dönüşür.
''Sorun''u görünce her şey dönüşür.
Ol'anı olduğu gibi görmek yeter.
Dönüşüyor zaten.
İnsan kendine çok yalanlar söyleyen bir varlık, insan incinmekten deli gibi korkan bir varlık.
Ama kabulde ferahlık ve şifa var.
Çok ''Harry Potter '' tarzı bir ''şifa''dan bahsetmiyorum.
Om'lar çekerek yapılan derin meditasyonlardan bahsetmiyorum.
Hatta; çok fazla durugörü içeren deneyim ve çalışmaların ne kadar yanıltıcı olabileceğini gördüm zaman içerisinde.
İki Deniz'in ''olanı olduğu gibi kabul etme '' konusunda bana dokunan şifalı elleri var.
Biri; canım Reiki üstadım, canım dostum Deniz Bagan Özoğul, ki yolun başından beri beni ''ayagımın yere basması '' konusunda çok çok uyardı, güzel varlığı ile bana ışık oldu; önünde saygıyla eğiliyorum.

Diğeri; canım Nefes üstadım, canım dostum Deniz Sertbarut , ki tanıştığımız günden beri gözümdeki perdeleri kaldırmama, ayağımın yere basmasına, kabulde kalmama, olanı oldugu gibi görmeme sonsuz yardımı oldu, bana ışık oldu; önünde saygıyla eğiliyorum.

Can dostum, güzel kardeşim Gülüm'e ; geçen sene ben etrafım ''oradan buradan gelen enerjilerden korkan '' insanlarla dolu iken, bana '' Senin dünyasal tarafın olarak; seni acil uyarmak durumundayım, şunlardan kurtul, şu inanclardan kurtul, şu insanlardan kurtul, sen onlar gibi değilsin, onlar uyuşturucu gibi kullanıyorlar spiritüelliği bir an önce kendine merkezine ve bize dön ''
diyerek beni ayılttığı için çok teşekkür ediyorum ve güzel varlığının önünde saygıyla eğiliyorum.

İnsanın ayakları yere basarken, kendini seçmesi mümkün.
İnsanın haldır huldur ugraşarak çözemediği şeyleri sadece kabul ederek çözmesi mümkün.
Artık anladım, kalben anladım.

Namaste :)