Hiç okuldan atılmadım ama, bir kez atılayazmıştım.
İki yol vardı önümde, ben mezun oldum.
Acayip ferahladım tabii, o sancı dolu geceler bitti. Ancak sanıyorum; atılsaydım da benzer bir ferahlık hasıl olacaktı bünyede.
Yapacak hiç bir şey yok, artık atıldın bitti.
Hayat bu, her gün melekler tepemizde keman çalıp raks etmiyorlar, periler yaldız tozu saçmıyorlar kafamıza ve gezdiğimiz bahçelerin gülleri dikensiz değil.
Bazen yağmur yağmış oluyor bahçe çamur içinde kalıyor zaten. Bazı günler kar yağıyor çıkamıyoruz bile mesela. Güllere don vuruyor falan.
Hastalıkla, iflasla, işsizlikle, ayrılıkla, kavga dövüşle boğuştuğumuz günler oluyor, yetişkin insanlarız.
Acıtmıyor diyemem, canın yanıyorsa başka bir şey düşünemiyorsun, ben bir kere pnömoni geçirmiştim mesela, Guti 'yle de bir şey ayarlamışlardı arkadaşlar, ya hu pnömoni diyorum, zatürre başlangıcı yani, ne Guti'si George Best mezarından kalkıp gelse benim kalkıp gidecek halim, şevkim, durumum yoktu yani.
Önceliğim pnömonimdi.
Acıtmıyor diyemem de, tuhaf da bir ferahlığı var demekte beis yok, gerçek bu çünkü.
Kış ortasında '' artık yaz gelsinnn '' diye sızlanmanın alemi yok yani.
Kötü bir şey mi oldu; durumu kabul edip, acını kabul edip, hatta zaman zaman çaresizliğini, elinin kolunun bağlılığını kabul edip bir süre içinde oturunca, bir çözüm geliyor gerçekten.
Evet başarısız oldun, evet kandırıldın, evet düştün bileğini kırdın, evet o hikaye senin umduğundan, sandığından farklı noktalandı, evet hayal kırıklığı..
Neyse ne yani. Büyük ferahlık var.
Yaşam devam ediyorsa, çözüm bitmez.
Hala nefes alıyorsan, bir yerden bir başka kapı açılacaktır, evren boşlukları sevmez.
Sen kendini loopa alıp, aynı çemberin içinde dönüp durmayı seçiyorsan o başka.
Evren ona da karışmaz.
Sana yeni kapılar açılıyor, görmüyorsun, geçmiyorsun, değişime direnç gösteriyorsun, sonra hayatı evreni suçluyorsun, ne güzel iş :))
Defter bittikçe kırtasiyeden yenisini alıverirsin.
Ona da başka bir hikaye yazarsın, belki bu sefer başka renk kalemle, ne olmuş.