23 Ocak 2012 Pazartesi

Biriktirmek, Bırakmak

Bazı insanlar çok biriktirir.
Bazıları hiç biriktirmez, hediye paketlerini hemen çöpe gönderir, okuduğu kitabı elden çıkarıverir.
Ben ikisinin ortasındayım sanırım.
Kendime de, eşe dosta da sık söylediğim bir şey vardır '' dağınık çekmece, dağınık kafa demektir.Çekmeceleri toplayıver ''
Eşyalar, çekmecelerin içleri, dolaplar, duvarlar çok dolu ise, enerji sıkışır. Daha doğrusu, sizin ''sıkışmış, durağanlaşmış, daha fazlasını almaya yer bırakmadığınız '' enerjiniz maddeleşir de çekmece dolap içlerinde karşınıza cisim olarak görünür.

Lisans eğitimim başka bir şehirdeydi, Bursa'da. Bir gün mezun olmaya karar verdim, bir ''insan '' gibi düşününce çok ''imkansız '' geliyordu çook dersim vardı birikmiş, hem de en zorları kalmıştı.
İstanbul'da evde otururken bir gün karar verdim, çok ani bir parlayıştı hiç unutmam, senelerdir başka bir evim olduğu için benim dolabım ardiyeye dönüşmüştü, ''burada bana yer yok ki geri dönebileyim '' diye düşündüğümü çok net hatırlıyorum, ani bir kararlılıkla odamdaki fazla eşyaları toparlayıp atmıştım, ''kendime alan açıyorum '' düşüncesiyle. O zamanlar daha bu ''ruhsal işlerin '' derininde falan da değildim, herkeste olduğu gibi özümde kayıtlı olan evrensel bilgim açığa çıkıvermişti.
Hikayenin sonunu tahmin edersiniz, kendime yer açtıktan bir kaç ay sonra mezun oldum ve geri döndüm.

Bu son günlerde yine battı bana ''birikmişlik '' Bizim evde çok ama çok kitap vardır, evdeki herkes bir şekilde ''kalem, kitap, defter'' nesneleriyle çok uğraştığından, herkes bir şekilde yazı-çiziyle uğraşageldiğinden, dosyalar, defterler dolap içlerinde durur.
Geçenlerde Değiştirmek yazısında anlattığım gibi, her şeyi değiştirmeye başladım, yine şifreler, arayüzler, fotoğraflar, kullandığım parfum vs.. Değişiklikte ferahlık vardır, buna yürekten inanır ve bilirim.
Sırf değişiklik olsun diye gittim saçlarımı kestirdim, bir 5 cm kadar. Saç da ''hafıza''dır aslında, anıları, geçmişi tutar biraz. Ondandır biraz da kadınların sevgililerinden ayrıldıklarında kuaförlere koşması :)
Daha sonra kozmetik malzemelerime bir baktım, o kadar çok ve dağınıklardı ki..Kullanılmayan on çeşit krem, kullanılmayan yirmi ruj gereksiz fazlalıktır aslında, sık kullandıklarımı, kullanmayı düşündüklerimi düzenledim, kalanını attım gitti.
Sonra dolaplara çekmecelere bir baktım, ''kitap atılmaz '' ''kitap kutsaldır '' ''kitap en yakın arkadaşımızdır '' gibi alt kayıtlarım vardır, o yüzden çok biriken kitapları geçen sene bir üniversitenin kütüphanesine bağışlayacaktım, çok fazla angarya çıkardılar vazgeçtim. Kendi lisemin kütüphanesine götürsem diye düşünmüştüm, o da ertelenip duruyordu. Atıverdim. Gideceği yer varsa bulur diye düşündüm, güzelce paketledim, attım gereksiz bulduklarımı, çok eskimiş olanları. Attıkça ferahladım, her şeyi yeniden düzenledikçe kafamın içini de yeniden düzenledim.

Yıllardır hiç ilgilenmediğim, oturup üzerinde çalışmadığım, hatta açık söylemek gerekirse çoktan ''bıraktığım '' enerji sistemlerinin kitapçıklarını, notlarını, sertifikalarını buldum, saklanmışlar bir yerde :)
Yırttım, attım, yırttım attım çok ferahladım tabii.
Bana artık hizmet etmeyen şeylere benim hala hizmet etmem, bir şekilde enerji akıtmam uygun değildi artık.

Bir an düşündüm, ''Reiki üstadım Deniz'in sözünü zamanında dinleyip de diğer enerjilerle oynamasaydım da olurmuş baksana hepsini yırttım attım '' diye, ama hemen fark ettim ki, hepsinin bana bir hizmeti oldu, bazen bir şeye ihtiyacımız olmadığını fark etmek için o şeyi kullanmamız gerekir. :)

Şimdi çekmeceler boş, raflar rahatladı, ben de rahatladım.
Önce ezberlerimi bozmuştum.
Sonra yeni ezberler edinmiştim.
Sonra yeni ezberleri de bırakmıştım.
Sonra yaşamı kucakladım, deneyimlerimden çalışmalarımdan süzdüğüm o ''an da kal, hayat o zaman hayat, kaza varsa rıza ver, aşk varsa meşk et '' bilgisini pratiğe geçirdim, pratiğe geçirince dünyam bir kez daha yerinden oynadı  insanın sabit bir varlık olmadığını, bir kez daha deneyimleyerek farkettim ve bu fark edişler bana '' bırak '' dedi.
Fiziken de bırak.
Saçlarının ucunu bırak, kitaplarını bırak, kullanmadığın yarım yarım kalmış losyonları bırak, bırak ojenin rengi değişsin, bırak..

Bıraktım, şimdi çok daha rahatım :)

İkibinoniki

Bugünlerde sık sık şunu söylerken yakalıyorum kendimi, ''bunlar çok sihirli günler ''
Nedendir bilmem, 2012 çok hızlı bir enerjiyle beraber geldi.
Artık düşüncelerimizin maddeye tazahür etmesi çok ama çok hızlandı, enerjiyi hareket ettirme, salıverme, şifalanma süreçleri çok hızlandı ve yaşamın sunduğu sürprizler çok arttı.
Ki ben, hiç bir zaman '' 2012 geliyor o la laa '' insanlarından olmamışımdır. Bence çok da enteresan şeyler olmayacak zaten, hep böyle sezdim, ama o süptil ince değişimler arttı, artacak.

Daha önceleri çok daha uzun zamanlar isteyen değişimler şimdi bir günde, bir saatte, bir an'da oluveriyor.
Nasıl oluverdiğini neden oluverdiğini ben de teknik olarak anlatamam ama oluveriyor işte, en azından ben, kendimi daha sık sobeliyorum, sobelediğim anda o düşünceye o kalıba tutunmazsam bırakıyorum akıp gidiyor.

Çok iyi bildiğim bazı prensipleri var evrenin, mesela ''frekans frekansı çeker''. Benzer benzeri çeker yani.
Bu eskisinden daha hızlı işliyor bu aralar.
Geçenlerde kendimi öyle bir masada buldum ki, daha önceden tanımadığım iki insan ve bir dostum vardı, diğerlerini de tanıyormuş gibiydim. Hatta bunca yıl nasıl tanışmamış olduğumuza çok şaşırdık.

Daha sonraki günlerden birinde yine kendimi öyle bir masada buldum ki, yine benzer şaşkınlıklar.

Mesela ''evren boşlukları sevmez ''  eskiden de bir alan açtığımızda yerine yenisi hemen doluveriyordu, tüm boşluklara nufuz eden bir su gibi boşluklar doluveriyordu şimdilerde bu da hızlandı.

''Evren ne istediğinize aldırmaz, almayı kabul ediyorsanız size verir onu ''  evet bu da çok hızlandı, hani aklımızdan geçen, bilinçaltımızdan yayılan, ağzımızdan saçma sapan şekilde dökülen şeyler hızla gerçeğe dönüşüp karşımıza dikilmeye başladılar.

Nedendir bilmiyorum ama bugünler çok hızlı günler. Bu günler çok sihirli günler.
Sürekli bir destek var evrenden '' salıver, bırak, değiştir, dönüştür '' diye.
Sanki bir de sadelik var, sadeleşme var.
Yalının içindeki güzellik var, yaşamın içindeki güzellik.
Nedense ben, bir kez daha ''yeniden doğmuş '' gibi hissediyorum.
Bakıyorum, yaşıyorum, kahvemin tadı güzel, güneş varsa o güzel, kar yağıyorsa o.

Hepimizin en yüce hayrına ol'sun ! :)