Bir kez daha söyleyerek başlıyorum, eğer bunu okuyan biri varsa benden başka;
bu alan benim sadece ve sadece ''arınma '' için oluşturduğum bir alan, edebi kaygım yok; içimden geldiği, parmağımdan aktığı kadar, hangi konuya arınmanın güzel temizlik ışığı, şifanın huzurlu nefesi aksın istiyorsam onu yazıyorum. Enteresan gelebilir, ama çalışıyor da ! :)
Sabah en yakın arkadaşlarımdan birinin telefonu ile uyandığımda; uzundur farkında olduğum bir şeyi daha net gördüm. Kızkardeşim kadar yakın arkadaşlarımdan birinin can sesi telefonda aceleyle bana anlatıyordu '' Işıl'ım G. ile konuştum; bugün buz patenine gidelim diyor, tamam dedim, yalnız ben akşam C. ile buluşacağım için biraz daha erken saate çekelim dedim, o da kabul etti, yani 3 gibi çıkarız '' uyku sersemi algılamaya çalıştım, ama üzülerek '' ben bugün gelemem '' dedim. ''Neden ?! '' diye vurgulu sordu telefondaki kardeş ses ; '' annemle doktora gideceğiz çünkü '' dedim, bahanem geçerli oldugu için, ''tamam başka zaman yaparız '' dedi , bu olay bizim günlük rutinimizde küçük bir an elbette ama daha büyük boyutta bir şeyi daha berrak farketmemi sağladı.
Formal bir ''iş '' te çalışmadığım için; insanların benimle ilgili '' hep müsait '' gibi yanlış bir algısı var, bu çemberimde bana en yakın noktalardan biri olan kızkardeşlerim için geçerli değil elbette, beraber bir yolculuktayız, beni iyi tanırlar fakat onlarla yaşadığım bir an, genelin yaklaşımını algılamamı sağladı.
Telefonu kapadım, duş aldıktan sonra ilacımı içtim ve ilk kahvemi yapıp biraz açıldıktan sonra ; mutfağı toparladım, makinayı boşalttım, beyazları çamaşır makinasına attım, ortalığı elektrik süpürgesiyle süpürdüm, toz aldım, gündelik ufak temizlik seansı sürmüş işte 1 saat, kahvaltı hazırladım, çay demledim ve annemi uyandırıp onla kahvaltı yaptım.
Doktora gittik, bir doktora rutin muayene seansından sonra, enjeksiyon odasında vitamin iğnesini oldu annem.
Dönüşte benzin aldım, arabayı yıkattım, eczaneye uğradım, markete ugradık, eve geldik ve bir kahve içiyorum.
Sırada spor var. Birazdan çıkarım muhtemelen. 2 saatten aşağı dönmem, çook uzun süre ara verdiğim bedensel egzersizlere yeniden geri dönmek bana tarifsiz bir mutluluk, ve zihinsel berraklık veriyor.
Eve geri dönüp, gündelik sıradan koşturmacaya geri karıştıktan sonra, çocukluğumdan beri her akşam yaptığım gibi, 1-2 saat muhakkak kitap okurum, enerji çalışmaları meditasyonlar yapan da biriyim herkes biliyor, bunların bir kuralı, mutlak saati olmasa bile, her gün mutlaka vakit ayırırım.
Bazı sabahlar kahvaltıyı ve öğle sonrasını arkadaşlarımla laklak yaparak geçirdiğim de doğru, haftada 1-2 akşam dışarı çıktığım da. Ama bunlar benim bireysel molalarım, vakit ayırmak zorundayım.
Çok uzundur farkındayım ki, bir insan '' her sabah evden çıkıp sabah trafiğine karışmıyor ve bir ofise gitmiyor '' ise, bomboş sanılıyor. Bir ailenin gündelik işlerinin ne kadar fazla zaman aldığını farketmeden yaşamışım senelerce. Bir de iş bölümü olayı var. ''Çalışan anne '' çocugu olarak, bir çok ev işini bilerek büyüdüm,
üniversiteye gittiğimde çamaşır makinasını çalıştırmayı bilmeyen, tek başına yemek yiyemeyen insanlarla tanışıp çok şaşırmıştım, anneniz çalışıyorsa, bunları erken yaşlarda öğreniyorsunuz.
Eh anneliğin verdiği bir süper güç var sanırım ki, anneler hem işe gidip hem dönüp hem her işi halletmeyi beceriyorlardı da galiba.
Gerçi annem akşamüstleri evde olurdu. Ben kendim çalışırken, iyi günümdeysem akşam 7-8 gibi ofisten çıkmayı başarırdım.1,5- 2 saat de trafikte adım adım araç kullandıktan sonra, bir arkadaşımla bir yemek yiyecek, bir şeyler içecek vakit ancak ya kalıyor ya kalmıyordu, eve girer girmez biraz okuyup uyuyordum.
Sabah 6,30 da tekrar günaydın hayat diyordum, duş,saç,makyaj, merhaba sabah trafiği, nasılsınız birikmiş mailler, nerde benim satış raporlarım,hani gümrükte bekleyen makinalarım, nerede müşterilerimin telefonları, hep beraber öğlenleri 20 dakika içerisinde yiyip bitirdiğimiz yemekler ve sigaramız.
O dönem farketmiştim ki, eski çağların kürek mahkumlarından hiç bir farkımız yok. Birazcık daha güzel besleniyoruz,lapa yemiyoruz mesela öğle yemeklerinde, ayakkabılarımız kusursuz dikişleriyle mahkumiyetimizi temsil etmeli, - temsil gideri de olmadan hem de !!- saçlarımız daima bakımlı olmalı, yüzümüz renkli, bir de parlak yaka kartlarımız ve bir kurumun kanatları altında olmanın her kapıyı kolayca açan güveniyle , '' ben wolfram &hart dan Işıl '' cümlesinin sihriyle başka kurumlardan gördüğümüz saygıyla katlanıyoruz mahkumiyetlere..
Her gün saçımız fönlüyken ve her gün bir esarete koşarak dört elle sarılırken herkes soruyor '' müsait misin ? ''
Fakat diyelim ki sırf canın istemediği için - herkes biliyor benim sebebim bu değildi ama -
sırf canın bu düzende olmak istemediği için çalışmıyorsun mesela; ve o zaman birden '' her dakika müsait '' bir insana dönüşüveriyorsun.
Telefonun sessizde kalıverse, '' neden sessizde ?! '' oluyor, öyle ya neden, toplantın mı vardı ki ?
Kuaförde olsan , '' niye ki ?! '' oluyor, öyle ya, saçlarını gösterecek birileri mi var ki ?
Davet edildiğin bir yere gitmesen, kişisel oluveriyor, herkes hep son dakika aranacak, işten dönerken uğranacak, akşam muhakkak müsait, hep kahve içilebilecek, hep bekleyen biri olduğunuzu sanmaya başlıyor.
Oysa gerçek öyle değil işte.
Gerçek şu ki; hayat devam ediyor.
Belki benim şanssızlığım çok agresif bir sektorde çalışmış olmak, her çalışan arkadaşım çalıştıkları dönemleri öyle yoğun yaşamıyor, inanabiliyor musunuz, akşam 5 te işten çıkanlar bile var ! :)
Bir arkadaşına ayırdığın akşam kahvesi, onun '' formal bir işi olduğu için '' çat diye ötelenebilirken, senin o buluşma için neleri daha önceye neleri daha sonraya atarak hangi ayarlamaları yaparak vakit açtığın önemsenmeden ertelenebiliyor.
Esnekliklerim yok mu, elbette illaki var. İnkar etmek yersiz, her sabah 7 de hayatın kavgasının göbeğine atılan eşden dosttan daha rahatım illa, fakat hayatım sabahtan akşama kadar aptal kutusundan evlilik programı izleyerek geçmiyor, sürekli her telefona hazır ve nazır koşabilen bir genişlikte değilim, evde ''koca '' beklemiyorum, hayat planımda '' birinin üstüne yıkılmak '' yok, sadece bir süre daha kendimle ve ailemle ilgilenmek durumundayım, yeniden ne yapacağıma tam bir karar verene dek, sporumu yapmaya devam etmek, power plate ile çalışmak, yürüyerek kafamı boşaltmak, okumak,yazmak, dolaşmak, meditasyonumu ve bedenimde devinen enerjileri görmek,yaşamak durumundayım.
Geçirdiğim çok zor, uzun ve gerilimli maratonun bedenimde bıraktığı ağır izleri temizlemek ve dönüştürmek durumundayım.
İşte dediğim gibi dağınık, karmaşık, ucu sonu belli olmayan cümlelerle dolu oldu ama yazdım kafam rahatladı :))
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder