11 Şubat 2011 Cuma

Ayna

İnsanın insanla kurduğu ilişki muhteşem.
Ruhsal yolda binlerce disiplin var ya hani; kimisi ''sadece kendine dön, dışarıyla iletişimi kes '' der ;
benim doğrum, dışarıyı gözlemek, diğer insanlarla kurdugun ilişkiyi iletişimi seyreylemek, çünkü hem ''dışarısı '' diye bir şey yok ki, hem de, bana çok fena ayna tutuyor.

Bazı insanlarla, doğmadan çok önce birbirimize verilmiş sözlerimiz olduguna inanıyorum. Çünkü olmazları olduruyoruz o ilişkilerde, binlerce tesadüf sonucu birbirimizin hayatına giriyoruz, en ''olmaz '' denilen yerde,şekilde tanışmış oluyoruz, her şeyin bir yeri zamanı var, zaman zaman o senin düğmelerine basıyor, zaman zaman sen onun.. Görmek gereken ne ise, hatırlamak gereken ne ise birbirinize hatırlatıp muhteşem ayna tutuyorsunuz.

Az önce telefonu kapadım, su gibi birbuçuk saat konuşmuşuz dostumla.
Bir kaç şimşek çaktırdı kafamda. Hem de dank diye de değil, zerafetle, güzellikle, güzel varlığının güçlü enerjisiyle.

'' Lisedeyken farkettim '' dedi, '' O kız güzel, bu daha güzel, onun o huyu, bunun bu huyu, çok ince eleyip sık dokuyunca, her şeyi çok düşününce, hayat kaçıyor insanın elinden ''

Kuvvetli bir '' zbammmkkk '' sesi beynimde, bir ışık patlaması. :)
Kızkardeşlerden birinin bana daima söylediği gibi '' suya girmeden önce, suyun ısısının kaç derece oldugunu, tuzluluk derecesini, derinliğini, berraklığını, içinde barındırdığı canlıları, güzellikleri ve çirkinlikleri hesaplayan ve suya girmeden peşin hüküm veren '' bir yanım var.

Hep diyor ki G. bana, '' Işıl bir kere de hesaplamadan gir şu suya, nasıl gecenin karanlığında hiç bilmediğin denizde yüzmekten korkmuyorsan, gülerek bilmediğin uçurumlardan aşağı yürüyorsan, ilişkilerde de garanticiliği bırak, deneyim alanına - gerçekten bu tamlamayı kullanıyor - gir, bir kere de yaşayarak gör, hayat fırsat maliyeti hesaplamalarıyla yürümüyor işte her zaman ''

Ben hiç dinlemem, o suya hep balıklama daldığı için kendi deneyimini savunuyor diye düşünürüm, oysa bugün Fırat tüm zerafetiyle, tek bir cümlesiyle düğmeme fena bastı. Hiç anlamak istemediğim, işime gelmeyen bir gerçeğe çat diye aydım.

Evet '' garantici '' yim, son hızla giden bir otomobilde korkmam, gece yarısı ilk defa gördüğüm denize girip neşeyle yüzebilirim, suya kendimi daima bırakabilirim, sırtüstü evde yatagımda gibi rahat yatan insanlardan biriyim ben, ama söz konusu ikili ilişkiler olunca, yüzlerce can simidi, emniyet kemeri, canım yanmasın diye alınmış onlarca tedbir ve derin bir fizibilite etüdü, kar maksimizasyonu ve fırsat maliyeti hesaplamaları yaparken hayat kaçıyor işte.

Çok enteresan bir çocukla bir dönem beraber çalıştım, çocuk çok zengindi, iş öğrensin diye gelmiş kurumsal bir şirkette çalışmaya başlamış, ''amerikalı '' dediğimiz , amerika da endüstri mühendisliği okumuş genç ve içten bir arkadaş.
Çok kısa süre bir şeyler paylaştık, ama çok düğmelerime basan biriydi.

'' Işıl, hadi gidip toplantı odasında meditasyon yapalım '' derdi bana, beraber gider kapıyı kapatır benim yönlendirmemle meditasyon yapardık müdürümüz yokken.
Hiç iş kovalamazdı, bizim o deli telaşımıza çok gülerdi.

Bir gün yine müdür yok, toplantı odasında çay içiyoruz , 4 kişiyiz, bir yandan da koltuklarımızın esnek olan arkasını ne kadar geriye bırakabiliyoruz, ne kadar koltuğun tekerlekli ayakları yukarı kalkıyor diye oyun oynuyoruz.
Ben çok bırakamıyorum kendimi, en başarısız benim,  bu çocuk kızdı bana, '' neden bırakamıyorsun kendini '' dedi, ''bilmiyorum'' dedim.
''Bak burda yabancı yok '' dedi, '' yaslan arkaya ''  denedim yapamadım.
Ayağa kalktı, yanıma geldi,  ''ben çekeceğim seni, bırak kendini '' dedi.
Direncimi farketmişti,  koltuğumun arkasını geriye doğru yasladı, bir yerden sonra ben ''yapmaa '' dedim,
bıraktı ama gözümün içine bakıp '' sen her yerde böyle misin ? '' diye sordu.
'' bilmiyorum '' dedim.
'' hayır dedi, soruyorum sana, her şeyi yaparken böyle misin ? '' dedi ,
odada bizden başka kimseden çıt çıkmıyordu , çekinik, '' e-eevet '' dedim, ''ama çok kötü bu Işıl, bunu çözmen lazım, kendini bırakamıyorsan, mutsuz olursun '' dedi.
''Amerikalıııı  uğraşma kızla artık '' diye araya girdi bir abimiz,  iş yerinin göbeğinde küçük bir oyundan çok kapalı bir alana dair bir yere bakmıştık, ben olsam o kadar üstelemeye cesaret edemezdim, arkadaşım, cesaretle düğmeme fena basmıştı, ben ağlamaklı olmuştum, neyse dedik, çıktık sigara içtik, neredeyse ağlayacaktım '' neden salamıyorum kendimi '' diye..

Yazıya başlarken hiç aklımda yoktu bu anı. Birden geldi dökülüverdi parmaklarımdan, vardır sebebi.

Az önce Fırat düğmeme bastığında, ben, koltuğunu  3 sene öncekinden daha çok geriye yatırabilen bir insan olarak bulunuyordum telefonun ucunda, gülümseyerek karşıladım bu farkındalığı..

Biraz sonra, ''şüphesizlik, sınırsızlık, kendine engel koymama '' hakkında konuşurken, Fırat'ın muhteşem bilişi, kendinden, yüce yaradandan, evrenden  eminliği, o şüphesizliği,  bir şimşek daha çaktırdı kafamda.
Gözlerim doldu sevinçle, bir kaç haftadır dağıttığım enerjim birden tek bir noktada, merkezimde, kendimde toparlanıverdi, iki insanın dostluğu işte, doğru zamanda doğru düğmelere basabilen bir kalbin atması sizden çok da uzakta olmayan bir yerde...

İnsanın insanla kurduğu ilişki, iletişim muhteşem. Daha önce mi verdik bu sözleri '' söz, ihtiyacın olduğunda yanında olacağım, bazen uzun uzun konuşacağım anlamayacaksın, ama bir an gelecek tek bir kelimemle bile aydınlanacaksın, biz yol arkadaşıyız '' mı dedik birbirimize, kimisi inanmaz, ama bana göre öyle.

Çok şükran doluyum anda, hayata,yüce olana, kendime,her şeye..
Benim yol'um, yalnız, inzivada yürümeyi seçtiğim bir yol değildi.
Ne kadar insan varsa o kadar yol var şu dünyada.
Ben, insanlara ayna olmayı ve insanlarda kendimi seyremeyi seçmiştim, çok da güzel ilerliyor..

Çok tuhaf bir eminlik duyduğum insanlar var hayatımda, hani yürek, eninde sonunda hep kendini affeder ya, eninde sonunda '' bir bildiğim vardı, doğru yapmışım '' dersin ya; başka insanlar için de böyle düşünmek çok güzel.

''Çok kötü '' diye etiketlenmiş şeylerden birini yapsa bile, muhakkak '' bir bildiği vardır, o yaptıysa doğrusunu yapmıştır '' eminliğinde olacağım, hiç yargılamayacağım, her türlü seçiminde destek ve arkasında olduğum bir kaç kişi var.

Çok şükür,hamdolsun.

Dostluklarda koltuğumu buu kadar arkaya yatırabiliyorsam, sırtımı birine verebiliyorsam güvenle, neden olmasın, başka alanlarda neden olmasın.. Muhteşem dostluklar kurmuş olmamı anda onurlandırıyorum, teşekkürü hem kendime, hem güzel varlıklarıyla yol arkadaşlarıma ediyorum, hem de bütün olana, hayata, yüce yaradana, önünde eğiliyorum aşkla birliğin. Ve bu duygunun dalga dalga hayatımın her alanına akmasını seçiyorum bu anda.

Şükran doluyum, kafamda bir netleşme, kalbimde bir huzur var, tüm bedenime dalga dalga akan güzel bir enerji var an'da.

Çok şükür...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder