23 Ekim 2013 Çarşamba

''O yaz ''

Bugün hep takı aldığım dükkana uğradım.
İki kardeşin dükkanıdır, beni de pek severler, görünce sevindiler, ben de gülümsedim hemen.
''aa senin dişlerinde bir şey yoktu; neden tel taktın ?! '' diye sordular.
Bence bozuktu. Bence bozuk olması kafiydi.
Benim kadar çok gülen bir insan, bu eziyeti çekiyorsa bu yaştan sonra muhakkak vardı bir bildiğim.

Bir gün karar verdim, muayene oldum, umdugum gibi kolay olmayacağını çocukken yaptığım gibi dışarıdan gözükmeyen damaklı bir şey takarak yırtamayacağımı öğrendim, 31 mayıs 2013 tü.
Acele ettim koltuktan kalkmaya çünkü Taksim'e gidecektim, uzun senelerdir ilk kez sırt çantası almıştım yanıma; içinde boş sprey şişesi vardı, gaz atacaklarını biliyordum, bir yerlerden solusyon alıp doldurmayı planlamıştım.

Korkmuştum da; dişçi koltuğundan kim korkmaz ki, ben en çok korkandan daha çok korkarım zaten.
Kalktım yürüdüm gittim, o akşam ben Taksim'e ulaşamadım ama '' o yaz '' başladı o gece.
Kriz masası haline getirdiğimiz masada sürekli bir şeyler yaptık, çocukluk arkadaşlarımla.
Birimizin kocası, benim kardeşim kuzenlerim, pek çok arkadaşımız oradaydı.

Ertesi gün sırt çantalarımızı taktık ve bir daha çıkarmadık günlerce; ben ilk başta çok inanmıştım,
sevinçten gözümden yaşlar akarak zafer işareti yaparak yürüyebildiğimiz bir ''ilk üç gün '' hatırlıyorum;
hiç uyumadığımızı, günde 2 saat uykularla bir koşturmacaya girdiğimizi hatırlıyorum.

Dişlerime, hala bir parçası üstümde olan kalp kırıklığıma, annemin ''kas çekmesi  oldu '' dediği yürüyüşünü hafif aksatan şeye; yemek pişirmeye, yemeye, uyumaya alayına Sindirella'nın gece yarısı tarifesini açtım ve inandım. Direnişin 10. günü olduğunda, annemin bacagına ''şifacı'' gözümle baktı ve hissettiklerim iyi değildi, hemen doktora gittik, mr çekildi, ertesi gün sanırım polis en sert saldırısını yaptı; evde delirerek seyrettim.
Direnişin 13. günü olduğunda, ortopedist Mr sonuçlarına baktı ve '' nüksetmiş '' dedi. ''benim yapacağım bir şey yok doktorunuza gidin kemo alın sonra bakarız ''
Ben daha orda ağlamaya başladım, annemin yanında. İlk sefer gibi güçlü olmuyorsun, bütün rezervim tükenmiş yıllar içerisinde öyle ki annem beni teselli ediyordu bu içimi daha da buruyordu, deliler gibi ağladım,
birilerine haber verdim durumu, birilerinden ''acil '' şifa istedim; annem Marinaya gitmek istedi o arabayı nasıl kullanmışım hala bilmiyorum.
Annem öyle normal oturur çay içerken ; ben masaya kapanıp hüngür hüngür ağladım iki saat, Mert beyi aradım; sabah çok erken gelmemi söyledi. Koşturmaca başladı...
Sonra Harzem bey - ülkenin en iyi kemik tümörü hekimidir - acilen operasyon yaptı, biyopsi alındı, Mert bey nüks düşünmüyordu ama 1,5 ay bekledik '' nüks yok ''u duyana kadar.
1.5 ay da hiç uyumadım gibi bir şey; 2 gece uyuyabildim sadece.
Temiz sonucunu aldık; rahat uyudugum ilk gecenin sabahı, diş hekimini aradım, acilen takılsın tel dedim. Bir hafta içinde takıldı zaten.

Kriz zamanları aslında hep fırsattır. O 2 aylık süreçte; parkta, hastanelerde, bir kez daha silkelendim.
En yakın arkadaşlarımdan biri '' bak tel taktırıyorsun, 1 sene sürebilir kimseyle çıkamazsın '' demişti bana.
Zaten kimseyle ''çıkmak'' gibi bir düşüncem yoktu; '' eskiden de İlhan Mansız'la çıkmıyordum zaten '' dedim ve takıldı işte.

Çünkü ben. Çünkü paşa gönlüm. Çünkü ben doya doya kırmızı ruj sürmek istedim. Çünkü ben o kadar güzel güldüğüm söylenir, daha güzel gülmek istedim, çünkü ben kökten bir değişim istemişim; o an çok farkında değildim açıkçası.
Dişler, kök, oğlak enerjisi, zorlayarak değiştiren..
Gittim saçlarımı da bir karış kestirdim; ben eskiyi bırakmak istemiştim bıraktım da.

İşler de pek öyle öngörüldüğü gibi gelişmedi; -işler hiç bir zaman aklın öngörülerine göre değişmeyen şeylerdir zaten )
her gün yüzdüm, her gün bıraktım her kulaçta..

Tekrar akışta olmayı hatırladım.

Ve bir sürü başka şey.
Vatana, anneme, kendime duydugum sevgi ateşten çemberlerden geçirdi beni ama
sabah oldu, bugünümüze şükür olsun, hayatın tüm ifadelerine şükür olsun, Yüce Yaradan'a verdiği ve vermediği her şey için bin şükür olsun.





















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder