25 Ekim 2013 Cuma

Gayet Kişisel

O zamanlar ''sanal  simge '' lakaplı jelibon ve tatlı bir cadde kızıyla oturuyordum;
her gece galonla çay demler; yerde minderlerimizde oturur ve bazen yazar çizer bazen şarkı söyler, bazen geyiğin sınırlarını zorlar ve inanılmaz, inanılmaz eğlenirdik. İçki içeceğimiz zaman dışarda içerdik. Bir apartman dairesine ödeyeceğimizin beş katını ödeyerek yaşadığımız güvenlikli bir kız apartındaydık.
Bir akşam ne yapsak eğlenemedik; canımız sıkıldı, üst katlardan birinden bir gitar sesi geliyordu;
''hadi '' dedik, ''gidelim tanışalım, yeni birileri var ''.
Gittik; tanıştık, kızcağız tekmiş, ev arkadaşı İstanbul'daymış, çok sevindi bizimle tanıştığına.
Ev arkadaşından bahsetti bize, adı ''Gülüm'' dedi. ''Size fotosunu göstereyim'' dedi ''odasında asılı var ''

O fotografa baktığımda, biri sarışın biri esmer iki kız voleybol oynuyordu, ikisinin de sonradan kardeşim gibi olacağını bilmem mümkün değildi, ama hissettim sanırım.
Daha ismini duydugum anda gelen ''tanıdıklık hissi'' yüzünü görünce daha çok arttı. Üstünde düşünmedim, 1 dakikalık bir olay; hayat zaten üstünde düşünülen olaylardan çok böyle düşünülmeyen şeyleri önemli kılıyor ya. Dilemma.

Sonra kendisi de geldi, hayatıma girdi. O zamanlar ikimizin de o yaşa göre ciddimsi ilişkileri vardı falan belki ondan sevdik birbirimizi. Sırayla ayrılıkları falan yaşamışızdır. Çok esmer, tatlı bir esmer ve dalgalı siyah saçlarını kızıla boyayan inanılmaz güzel gözleri olan bir kız, bir de ben.
Çok seneler sonra birbirimize Scrubs'tan mülhem; ''Chocolate bear '' ve ''Vanilla bear '' diye hitap ettik; çok ama çok kavga ettik, çok ama çok güldük, ikimiz de '' maalesef '' :) '' %1500 heteroseksüel olmasak evlenirdik '' dedik. Gerçi ''birimizin birazcık meyli olsa da olurdu o iş ya '' derdi Gülüm hep çok güldük.
Ve malesef erkekleri de hep  çok sevdik;  benim hiç bir erkek arkadaşım onu çok sevmedi, onunkiler de beni sevmek için soylu çabalar harcamışlardır.

''Kardeş '' her zaman anne babanızdan doğan bir insan olmuyor; kardeş her zaman çok anlaşılan onaylanan bir insan da olmuyor tabii. Biz birbirimizin kardeşiydik, zaten zamanla birbirimize de benzedik.

Babamın öldüğü sabah çok erken saatte beni çaldırdı, kapattı, sonradan söyledi rüyasında beni görmüş, sebebini bilmemiş, çaldırmak istemiş. Öğleden sonra ayrı şehirlerden üçüncü bir şehirde karşılaştığımız an, avcuma bir tesbih verdi, ''sabır '' dedi bana.

Başka bir şey olmuştu; bir felaket, 2 gün sonra onun tek ders sınavı vardı, sınavdan çıkana kadar saklanmıştım. Başınıza bir felaket geldiğinde, birine anlatmak için tek ders sınavının geçmesini bekliyorsunuz, bu güzel bir şey, o olsa o da öyle yapardı.

Öyle dehşetli kavgalar etmişizdir ki; aklınız hayaliniz durur. İki insanın böyle kavga ettikten sonra barışması imkansız dersiniz, biz iki saat içinde çay falan içiyor olurduk.Seneler içerisinde yaşadığımız maceranın haddi hesabı yok.

Dünümü çok kötü geçirdim. Onun mutsuzluğu beni mutsuz etti. Oturdum hüngür hüngür ağladım, ağladığını duymuştum çünkü. Annem ''üzülme, inşallah çok mutlu olur sonra '' dedi, ''ama çok daha iyi şeyleri hakediyor  '' dedim ve ağladım. İçimin sızısı gözümden süzüldü. Ama gitmedi.

Çok başka hayaller kurmuştuk; ben ve diğer sarı özel dikim tuvaletler giyecektik, sevmediğimiz insanlara kibar kibar çemkirecektik, saçlarımıza bile sim sıktıracaktık falan.
Hayaller, bazen sadece hayal olarak kalır.
Dünü diğer sarıyla, burkularak geçirdik.

Şimdi tek dileğim; bugünlerin içinden kolaylıkla, zerafetle geçmesi.
Sabahları gülerek uyanan bir insanın mutlulugu benim kadar zora koşmadığını bilirim, içim kardeşimin yoluna, hayatına, seçimlerine saygı duymak istiyor.
Aksi hadsizlik zaten.
Kazaya rıza gerek.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder