21 Aralık.. Bu en uzun gecelerde, ne kadar uykum olursa olsun, hiç uyuyamıyorum.
Hep şafağını görüyorum bu gecenin, her sene ama.
İçimin bir yanı belki de bunu deneyimlemeyi seviyor, en uzun gecelerin bile, muhakkak sabaha varacağını.
Şafağın mutlaka sökeceğini..
Teoride bunu zaten biliyorum/uz. Biliyoruz. Fakat deneyimlerken, o nefesi almayı unuttuğun an, teorini de unutuyorsun zaten.
Şimdi artık yeni enerji zamanı, git gide, her gün biraz daha fazla, değişiyor. Ve evet, her gün biraz daha fazla akışta oluyoruz, ''gece''lere girdi isek şafağı izlememiz daha çabu oluyor.
Düşersek, daha çabuk kalkıyoruz yani.
Arayanların evrenleri ile aramayanların evrenleri farklı imiş.
Bu yazdıklarım çok az insanın yüreğine dokunabiliyor biliyorum, aynı dünyada, aynı şehirde ayrı evrenlerde yaşayabiliyor insanoğlu. Biri arar, biri aramaz. Biri ötesini merak etmiştir, biri etmez.
Aslında, bence, ikisi içinde hiç bir şey fark etmez. Hiç ama. İkisinin de yolu pekala.
21 Aralık ''arayanların '' daha çok fark ettikleri bir enerji ile kuşanmış bir gün.
Sanki bir amazon savaşçısı, dişi bir savaşçı, tüm kudreti ile karanlıkla savaşıyor, ve malum sonuç: savaş uzun sürse de, muzaffer ışık oluyor.
21 Mart'ta başlayan bir döngü, nihayetleniyor. O zamandan beri yaşananların dökümü yapılıyor, eleklere konuluyor şöyle bir çalkalanıyor, taş mı kaldı, attın attın, atamadın geçmiş olsun, seneye kısmetse.
Geçen sene bu akşam, Merve'yle çok eğlenmiştik, her tarafı gezmiştik, Galata kulesinde uzun uzun tefekküre dalmıştık, sohbet etmiştik, derinine dalmıştık, konuştuğumuz şeyler ne kadar farklıydı, bugün çok farklı.
Hayatlarımız inanılmaz değişti. Arnavutköy'de akıntı burnuna uzun bakmıştık, bırakmak istediklerimizi bırakmıştık boğazın en kuvvetli akıntısına, dileklerimizi salmıştık oradan evrenin göbeğine..
Nişantaşında, büyük ağacın önünde kocaman ''kalp '' önünde durup gülmüştük. Kalpte olmayı dilemiştik sanırım, olduk da sonrasında.
Bugün, hiç planımda yokken, yine atladık gittik, bir yerlere. Bu sefer Merve yoktu, çünkü artık ayrı şehirlerde yaşıyoruz :) O akşam Nişantaşında Pronovias'ın vitrinine bakmıştı Merve, planında da yoktu hiç Pronovias'la alakalı olmak fakat 7 ay sonra o hiç planda olmayan giysinin içindeydi, oynuyorduk düğünde :)
Hayat çok beklenmedik sürprizlerle dolu.
O gece de, bu gece yaptığım gibi oturup hesapları kapatmıştım.
O gece aklıma dahi gelmeyen, unutulmuş, dibe itilmiş, üstü örtülmüş ne çok hesabım varmış meğer, bu sene farkettim.
O gece aklıma dahi gelmeyen, ''imkansız '' diye düşündüğüm kimlerle barışmışım, kimlerle tanışmışım, ne ''işin bir de bu yanından bak '' ları öğrenmişim...
Hayatı planlayamıyoruz. Ama bırakabiliriz. Etekte taş mı var, bırak. Geçmişin hayaletleri mi var, bırak.
Kalpte düğüm mü var, bırak. Bırak çözülsün.
''Öteye '' geçmene engel zihin kalıpların mı var, alaycı entelektüelliğin mi var, ''bir daha asla üzülmeyeceğim '' diyen zırhların mı var, ''güvenli alanının '' dışına çıktığında çın çın öten seni tedirgin eden alarmların mı var..
Bırak..
Olmazları olduran da insan, onmazları onduran da.
Tutunduğu şeyin bir illuzyon olduğunu farkedince üzülen de insan, ondan özgürleşince kuş gibi rahatlayan da.
Kalbinin içine bir bakıverince, çoktan kapattğını sandığı bir hesabın, aslında orada gizlice hala kanadığını gören de insan, görüp şaşıran da.. o yarayı şifalandıran da insan.
''Çok cool '' görünen yanlarının, hatta memnun olduğu yanlarının, hatta başka insanlara '' awesome '' gelen yanlarının; sadece ''şifalandır beni '' diye bas bas bağıran bir yara olduğunu farkedince şapşallaşıveren de insan, senelerin ''tarzımı biliyosun '' kimliğinin sahte olduğunu görüverince, ''nasıl bırakılır ki şimdi bu '' diye düşünen, belki bırakırken bile biraz üzülen, ama bırakmaya başladıkça ferahlayan da aynı insan.
Dost meclisinde çok sevdiğimiz bir şarkı vardır; '' yok biiir sitemiiiim hayatta her şeyy kısssmet '' der güftesi.
Aslında, ben ''hayatta her şeyin bir seçim '' olduğuna inanmak ne kelime, biliyorum.
Bilincinle değilse, yüksek şuurunla, bilinçaltınla, bir şekilde seçiyorsun işte.
O yolu yürümedinse, yürümedin işte. Seçmemişsin.
Bu güzel gecede de; kapanmayan çemberlerimi kapamaya, atamadığım yükleri de atmaya, yeniye adım atmaya, yeni enerjide iki ayağımla birden durmaya niyet ettim.
Bağcıyı dövmemeye :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder