5 Mayıs 2011 Perşembe

Paşa Gönül

Çok özet aslında, ''paşa gönlümüz her şeyi bilir ''.
Onun yönlendirmesi ile yaptığımız hiç bir eylem, hayırsızlıkla sonuçlanmaz.
Sesini iyi dinlemek gerekiyor sadece.
Çünkü havada çok ses var.
Toplumsal hipnozdan, kalıplardan, egodan, zihinden gelen sesler.
Zihinin sadece, çeşitli motor becerilerimizde, bedeni yönetmek için tasarlanmış bir yapı olduguna; aslında
asıl bilgeliğin kalplerimizde yattığına inanalı çok oldu.

İçinde hırs ihtiva eden, korku ihtiva eden, güvence arayan her düşünce zihinden gelmekte bence.
Ya da toplumsal hipnozdan.
Kaç kişi nefret ettiği işlerde çalışıyor, kaç kişi nefret ettiği yemekleri yiyerek besleniyor, kaç kişi nefret noktasına yaklaştığı insanlarla beraber uyanıyor, kaç kişi aslında arzu etmediği ortamlarda, yerlerde, oluşlarda bulunuyor ?

Canın istemediği halde, canının istemediği yerlerde eylemlerde bulunuyorsan, '' hayat dikensiz gül dalı değil '' diyorsan, hem de mecbur olmadığın halde bunu yapıyorsan, kalbini dinlemiyorsun dostum.

Toplumsal hipnozun altındasın, birileri sana ''yap '' '' ol '' buyurduğu için yapıyorsun, birileri sana '' böyle olmalı '' dediği için ''öyle oluyorsun '', hani o sidik yarışı var ya, o statu savaşı.. Onun içindesin, kalbini dinlemiyorsun,
''hayat dikensiz gül dalı değil '' '' benim de kaderimde bu varmış '' diyerek boynunu büküp razı oluyorsun.
''Razı olmak '' hayatının eylemi.
Her gün aza razı oluyorsun. Dilediğinden az sevinmeye, dilediğinden az özgürlüğe, dilediğinden az saygıya, dilediğinden az kahkahaya, dilediğinden az göz yaşına, dilediğinden az sevgiye, dilediğinden az hazza.

''Razı olmak lazım '' diyor sana bir ses, ''hayat bu, hayat dikensiz gül dalı değil ''

En çok sevmen gereken insanı, aynadaki en yakın dostunu sevmiyorsun, aşağılıyorsun, '' zaten bu bile fazla sana '' diyerek en sıkkın baygın ortamlara sokuyorsun onu.

Neyi bekliyorsun ? Ölmeyi.
Ne yapıyorsun ? Her gün biraz daha ölüyorsun. İnce ince..
Ruhunun, kalbinin sesini dinlemediğin, senin değil birilerinin kurallarına göre oynadığın her oyunda biraz daha uzaklaşıyorsun canlılıktan.

Oysa şuracıkta, sevgi şefkat dolu bir ses, sürekli seni korumaya, gözetmeye, esaretlerden kurtarmaya çalışıyor. Dinlesen ne çok mutlu olacaksın .

Ben şimdi geri dönüp baktığımda '' paşa gönlümün '' istemediği ama '' yapmalıyım '' diye düşündüğüm her eylemin bir fiyasko ile sonuçlandığını görüyorum kendi hayatımda.

Canımın istemediği ortamlarda bulundum, canım istemediği halde bir yerlere gittim, artık baydığım halde, canım iki kelam dahi etmek istemediği halde o ilişkiyi sürdürdüm, '' aaa deli misinn yalnızlık mıı tuu kaka yalnız kadın eksik kadındır '' diyen bir toplumsal hipnoz yayını var ne de olsa.
Her seferinde şaaşaalı fiyaskolarla sonlandı tabii :)

Ancak paşa gönlümü dinlediğim hiç bir zaman, hiç üzmedi beni.
Paşa gönlüm bazı muhabbetleri dinlemek dahi istemiyor, bazı alanlarla temas dahi etmek istemiyor, ben de dinliyorum.

Toplumsal hipnoz etkisinde birisine göre benim seçimlerim ''felaket, saçmalık '' bana göre schokolade.

Ben kalbimin rehberliğini dinleyerek zehri bal eylemeyi öğrendim.
Hamdolsun.
''paşa gönlüm bilir '' secdem onadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder